24 Mayıs 2014

Bir daha uzun bir ara vermem yahu!

Ülkede olanlar yüzünden yazacak ne gücüm ne de moralim vardı. O kadar üzgünüm ki, haberleri izleyemiyorum bile. Nasıl bu kadar uzaklaştık birbirimizden, nasıl oluyor da birbirimize en yakın olmamız gereken zamanda en uzak oluyoruz, bir türlü anlamıyorum. Herkes bölünmüş, siyasetçiler başka bir tarafta, halk başka bir tarafta. Kendi derdimizi anlatmaya çalışırken, kendimizi onlara dinlettirebilmek için ne kadar da yorulmuşuz. Milli yas olarak ilan ettiğimiz şu zamanlarda, yerin yüzlerce metre altında can veren tüm şehitlerimiz için rahmet dilemekten başka elimden bir şey gelmiyor. Umuyorum, Türk Milleti olarak bir daha asla böyle bir acıyı hissetmek zorunda kalmayız, tek temennim bu.
..........
Tiyatro oyunumuzu sergiledik sonunda! Allahım, bendeki mutluluğu bir gör, o heyecanı, tatlı telaşı. Her şey o kadar güzeldi ki, Ah Şu Gençler oyununun hakkını en iyi şekilde verdiğimizi düşünüyorum valla. Oyun tablo tablo, ve neredeyse her tabloda ben vardım... Niye bilmiyorum, aslında ilk başta öyle aşırı çok rolüm yoktu ama bir arkadaş gidince rolü bana verildi. Sonra, bazı yerlerde hocaya fikir verdim, o da kabul edince yeni roller de oldu anlayacağın. Mesela, bir durak sahnesi vardı. "Hocam" dedim, "burası hiç durak gibi değil, belli olmuyo" Baktı baktı bana, gülümsedim, "bence durakta birileri otobüsü sorsun" falan deyince yeni bir rolüm oldu. 
Gelen tepkiler o kadar güzeldi ki, yani hayatımda bu kadar övgüyü bir arada asla almadım. Normalde asla "şunu şunu yaptım, şunu aldım, aaaaa şunda şu dereceye girdim" yazacak birisi değilim, bana çok ters. Zaten var ya, istersem birinci olayım, yine en çok kendimle dalga geçerim, kendimi harcarım. Bazen kendime dediklerim yüzünden aynada ağlayasım bile geliyor... Ama bu sefer gayet de çatır çatır yazacam valla! 
Şimdiii, benim boyum 192 ama rolüm küçük çocuk... Aslında bunun hikayesi de baya bir başka yahu. Seçmeler yapıldı, tüm seçilenler toplandık. İşte senaryoyu okuyoruz bilgisayardan. Şu çocuk rolünün olduğu sayfa açıldı, hoca bana baktı baktı "Bence senden harika bir çocuk olabilir." dedi. Ben daha "nasıl olcak hocam yaaa bu boyla üstüme gülerler!" demeden adam "evet evet kesinlikle, bir tane askı, şort ohoo süper olur!" deyince kıramadım. Gittim bir adama durumu anlattım bir alışveriş merkezinde, o da bana bir askı verdi. Böyle sarı kırmızı, o kadar tatlı ki anlatamam. Şort aldım siyah, üstüne beyaz bir tişört, bir de Galatasaraylı bir şapka! Uzun beyaz çoraplar falan derken ben oldum mu manyak bir çocuk! Çooook farklı duygular anlatmamın imkanı yok. Bir de hem s harfini söyleyemiyorum hem r harfini, böyle manyak bir çocuk yani. "Nasıl olcak, hocam olmasın, ıyy hocam ya itici durursa, kesin beğenmeyecekler" derken öyle bir alkış, öyle övgüler aldım ki bi "noluyo lan" oldum yemin ediyorum. 
Yanıma gelip "sana bayıldık" diyenler mi, "kesinlikle ileride çok büyük bir oyuncu olacaksın" diyenler mi, "yaaaa o mimiklerini bana da yapp" diyenler mi, çok güldükleri için alkışlayanlar mı, selam verirken kıyametin kopması mı.. Mükemmel duygular bunlar, inan bana yazarken gülümseyerek yazıyorum, aklıma geldikçe mutlu oluyorum çünkü. Bir sürü insanın tiyatro çıkışı "Uska çok iyiydi," , "Şu uzun boylu çocuk süper değil miydi yaa"  demelerini saymıyorum daha! Öğretmenlerim bile yanıma gelip "Yaramazlık yapma" diyorlar, yani çok çok güzel bir şey. 
En büyük hayallerimden birisinin kendi yazdığım bir dizide oynamak olduğunu biliyorsun, şu an çok çok daha fazla hayal etmeye başladım. İdol aldığım tek kişi var oyunculuk konusunda, Derya Karadaş. Kadına bayılıyorum ya anlatamam, inşallah bir gün tanışma fırsatım olur. Bir de benzetiyorlar o ayrı mesele...
Yazma konusunda da Gülse Birsel kesinlikle! Köşede de, bir şeyler yazarken de. 
Bu arada harıl harıl tiyatro kursu arıyordum, o kadar çok kişi "kesinlikle yeteneğini değerlendir" dedi ki, çok heves ettim. Ama öğretmen geldi konuştu, "sınava hazırlan, üniversitede kullan yeteneğini" falan deyince durdum şöyle, ne yapacağımı bilmiyorum....
.......
Bora'nın gelmesine az kaldı, beyefendi ben karneyi alır almaz Adana'ya geliyor. Telefonda konuşuyoruz, konuşurken nasıl tatlıyız, sonra sohbet uzuyor ve Bora yine eski Bora, hiç mi değişmez ya bir insan!!! Abicimli konuşuyoruz, her şey güzel. Bir 15 dakika geçiyor ve Bpra gerçek yüzünü gösteriyor.
-Bana bak abi efendi, geldiğimde Marvel'deki o oyun inmiş olacak
-Allah Allaaahhhhh, sana ne lan istersem indirmem
-İndir işte beee iyi ki bir şey istedik, hayatta istemem senden bir şey normalde
-Bu dediğine inandın mı lan Bora?
-Yaa heheheheh tamam tamam!! Neyse ne dicem, sana Ayfon 5'in selamı varr
-Bak pisliğe, bende yok diye mi böylesin lan!!
-Şu anda da Pıleysteyşın'ın yanındayım, seni çok öpüyomuş
-Bak ne güzel, tüm istediklerin orda ohhhh!
-He vallaha burda her şey var, sen kendi haline yan abiciiiiikkk! Hadi öptüüümm!

Bir de beni teee Amerikalardan İngilizce sınavı yapmaya çalışıyor, o ayrı dert vallaha. 
-Abiii really ne demek?
-'Gerçekten mi' demek. 
-Pekiii, willy ne demek?
-'yaklaşık olarak' demek.
-Anneeeee bu koca abim nerden biliyoooorrr....

Canımsın lan!
........
Bir de Nil Karaibrahimgil'in İstanbul'dayım şarkısı çok güzel lan! 

3 yorum:

  1. uskaaaa çok tebrik ederim seni :) ben de izlemek isterdim,o çocuk tipi hayal edebiliyorum,kesin çok güzel yapmışsındır sen:)
    Bora'ya olan sevgin >>>>>> her şeyden :)

    YanıtlaSil
  2. uskaaaa yeni yazı isterim :) 2 hafta olmuş,sen yoksun hala :)

    YanıtlaSil