8 Eylül 2016

Bir kafedeki internetle yazıldı

Şu an, İstanbul'un en psikopat mahallerinden birinde bulunan ve internet şifresi "allahallah" olan bir kafede, evime internet bağlatamadığım için oturuyorum. Arkada Candy Shop çalıyor ve sadece çay söyleyip bilgisayarı çantadan çıkardığım için garson tip tip baktı. Biraz böyle idare edeceğim sanırım.
Evime yerleştim. Çatı katında, boyuma bazı yerleri pek uygun olmasa da yapacak bir şey yok. Alıştım sayılır. Sadece ilk gece sabah 4'te, sanki birisi üstüme geliyormuş gibi uyandım ama kalan geceler fosur fosur uyudum. Evde televizyon var ve tek kanal çekiyor, izleyen birisi değilim ama "Lan" diyorum, "Televizyon açısından bile şansın yok ha." Buzdolabının da bazı yerleri buz tutuyor, her gün kaşığın arkasıyla onu kazıyorum. Hayatında toz bezi eline almamış olan ben, duvarlarımı bile sildim. Her gün evi bir kere siliyorum, bulaşık bırakmıyorum. Hatta bugün soğanlı domatesli yumurta  bile yaptım. Fotoğrafını çekmek hepsini yedikten sonra aklıma geldi ama olsun. Bez dolap vardı evde, dünyanın en garip eşyası bendeki bez dolap kesinlikle. Azıcık öne çekince, hooop diye öne doğru eğiliyor, öyle kalıyor bildiğin! 
İlk birkaç gün, ciddi ciddi üşüdüm. Çünkü geri zekalı ben, Adana gibi düşündüm İstanbul'u. Yanımda sadece çarşaf getirdim, birkaç tane de yastık yorgan yüzü. Gece başladım üşümeye, bir de yalnız olunca sinirlerim bozuldu hafiften. Gri, kapüşonlu bir ceketim vardı, iki tişörtümün üstüne onu giyiyorum. Ayaklarımda zaten çoraplar var, sabah yüzüm gözüm şiş uyanıyorum o yüzden. Çarşafımın üstünde yorgan yüzü ve 3 tane havlu var, öyle ısınıyorum. 
Doğal gazı daha yeni yaptırabildim, bir de onlarla uğraştım. Elektik için ayrı yere gittim, doğal gaz için ayrı. Onlara ayrı para bayıldım. Verdiğim paraları geri alacağımı bildiğim için çok batmadı ama böyle şey mi olur yahu, girdi de girdi vallahi. 
Hazırlık sınavım vardı, geçtim mi geçemedim mi emin değilim. Yazı sınavında, 250 kelime istiyorlardı, 150'de bıraktım "size bu bile fazla" diyerek. Cümlelerimi okuyunca okul kapısına "Tolgalar Giremez" yazacaklar diye korkuyorum. Eğer geçtiysem, çok iyi olacak, evim kendi fakülteme 6 dakika sürüyor. Geçemediysem, her gün en az 40 dakika yol. Sensin 40 dakika yahu!  
Bu arada, ilk iki gün sıcak su da yoktu, banyo yaparken titriyordum. Kendimi de "Sağlık için sağlık, sus bakalım" diye avutup durdum. Şu an var neyse ki.
Boş olduğum her vakitte bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Bu arada Radyo Tv Programcısı adayıyım resmi olarak, kitaplarımı da verdiler. Kol gibi görünüyor, dişin yanında belamı arıyordum sanırım. İş arayacağım demiştim, bir şey arayamadım daha. Hep Avrupa Yakası'nda, her şey orada. Ben de Anadolu'nun diğer ucu. Birkaç yere başvuru yaptım ama sanmıyorum. 
Bu arada, bir ajanstan teklif geldi gibi bir durum oldu. Bu çirkinliğimle adamlar dellendi bence, ya da fotoğraflarımı bulan adam kör filandı. Ajansı araştırdım azıcık, Fox'taki dandirik diziler güya. Kocamın Ailesi, O Hayat Benim bilmem ne. Nenemin izlediği diziler yani, gitmedim görüşmeye. 
Valiz kilo sınırı yüzünden yanımda sadece bir kitap getirmiştim. Üç kere oldu aynı kitabı okuyorum. Delirmek üzereyim artık. Şu yazı bitince gidip kitapçı arasam iyi olacak ama bu mahallede daha interneti olan pastane bile yok. Şu an yan masamda teyzeler tavla oynuyor, karşıda çocuklar batak atıyor, yanımda amcalar okey götürüyor. 
İkinci günümde pes edecektim biliyor musun, Adana'ya geçmek için her şeyi yapacaktım. Sonra durdum, "Kendine gel, herkes bu yollardan geçiyor!" diye bağırdım. Pes etmek bana göre değil ama en başta bir sürü sorun üst üste gelince ve yalnız olunca öyle hissettim işte. Şu an daha iyiyim ama, sınavı geçsem daha iyi olacak sanki. Benim için dua eder misin, "Geçsin." diye. 60 geçme notuymuş, 61 de alsam olur ama yeter ki alayım, inanılmaz rahatlayacağım. 
Bazen "Bütün yaşıtların Balıkesir'de Bursa'da festivallerde coşarken, sen duvar siliyorsun. Manyak mısın?" diye kendime sormuyorum değil. Bilmiyorum, böyle bir his geliyor, iyi olacakmış gibi her şey. Sonra tabi gidiyor, ben kendimle baş başa kalınca.
Bu sefer güldüremedim sanırım, depresif olmaktan nefret ediyorum. Ama neyse ne, sonunda İstanbul'dayım, hadi hayırlısı. 

7 yorum:

  1. of eminim çok zordur ama buda geçer sıkma canını..

    YanıtlaSil
  2. Benim de çok yakınım diş okuyor, ilk birkaç yıl tıptan bile zordur demişti bana. bizim dersler başlamadığı için yorum yapamıycam ama gözünü korkutmak da istemem açıkçası. hem part time çalışıp hem de diş okuyabilirsen helal olsun valla :)

    YanıtlaSil
  3. youtuber olacagın günleri bekliyorum :):)

    YanıtlaSil
  4. sınavı geçmen için dualarım seninle uzun çocuk... Bir kaç hafta sonra her şey oturduğunda ne iyi etmişim sabretmekle diyeceksin. Başarılar senin olsun :))))

    YanıtlaSil
  5. Eeeeee İstanbul bu.Ailenden ilk defa bu kadar temelli kopuyorsun çok normal,alışacaksın ve bu şehir senin vazgeçilmezin olacak sen hiç merak etme. :)

    YanıtlaSil
  6. Evde kalınca zor oluyo. Dersler ayrı dert, evin işleriydi yemek hazırlamasıydı ayrı dert. Bi yandan da zevkli aslında aileden uzakta yaşamak, evde tek kalmanın keyfini çıkarmak. Alışırsın zamanla :D

    YanıtlaSil